2 Ekim 2013 Çarşamba

Gerçeğin Kurguda Kullanımı Üzerine


"Bir çocuk daha öldürüldü. Uyuşturan çetelerin kurşunu vurdu çocuğu. Polisimiz, emir kulumuz ne yapıyor çetelerle? El ele uyuşturuyor çocukları. Uyuşmayanlara kurşundan - plastikten mermileri, gaz dolu fişekleri var. İtina ile hedef alıyor; polisimiz, emir kulumuz.

Sabah çocuğun haberini okudum, içim burkuldu, burkuldu da kanadı; kanadı gene kırıldı memleketimin,  sarmaya bez mi kaldı?

Babasını; lütfetmişler emir kulları da çıkarmışlar ceza verdikleri evden. Gelmiş baba yüreği sarılmış yavrusunun kanamış bedenine. Ağıtlar yakmış, tabutu omuzladığı gibi gömecek. Dur! demişler, durmuş; şehitler ölmezmiş. Cenaze gömülmez, mahallede törenirmiş. Baba töreyememiş, cezalı tabi! eve geri dödürülmüş. Öyle yazmış gastede de içim burkuldu, burkuldu da kanadı; kanadı gene kırıldı. Cenaze kalakalmış günlerce gömülmeyi beklerken usanmış.

Ne diyeyim ben şimdi dedim. Dedim de düşe daldım. Düşte kalmazsa kalkamıyor insan. 
Biri yazsa hikayesi roman olur mu bu çocuğun?  
Amma yazmasınlar hikayesini!. Bu gastede okuduklarım gibi yazmasınlar. Yazana kurşun gelir, yazan yeni bi kurşun atar. O kurşun babanın yüreğini deler, dedenin içini burkar, dostlara dert, güzel çocuğa yeni kefen olur. Anneye: anneyi gömelim. Hem şehitler ölmezmiş. Yazmasınlar, olmasın roman. Böyle dedim ben kendi kendime."***



Kurgularında başkalarının gerçekliğini kendi bilinç süzgeçlerinden geçirip yazıya döküyor birçok yazar. Kurguya ister istemez yazarın bakış açısı yansıdığı için çok sorunlu metinler çıkabiliyor ( bence).

Aklıma yıllar önce okuduğum Oya Baydar’ın Erguvan KApısı adlı romanı geldi. Bu romanı keyifle okumama rağmen, yazarın direk doğruyu işaret etmesi ve okuyucu olarak bana hiç alan bırakmaması nedeniyle sevmemiştim (Oya Baydar ile aynı doğruya bakmama, kendisine bütün olarak hayranlık duymama rağmen). Romanı didaktik, karakterlerini sığ ve yapay bulmuştım. Oya Baydar’ın romanınında kullandığı ‘ölüm orucu’ hikayesi nedeniyle birtakım kişilerin ya da örgütlerin canının sıkıldığını duymuştum.


Geçenlerde ‘kültür mafyası’ adlı  bir dergi elime geçti. Orada benim tanıdığım bir insan üzerinden kesinlikle yanlış ve çok çok kırıcı bir ‘hikaye gibi şey’ kurgulanmıştı. Muhatap almayarak, ‘hikaye gibi şey’i yok saymayı kendime uygun görmüştüm.


Gerçek insanlar, olaylar üzerinden metin kurgulamak emek, ve çok yönlü empati gerektirmekte (bence tabi). Günümüz yazarlarından Ahmet Büke’yi çok başarılı buluyorum. Okuduğum her öyküsünde aldığım tat bani bambaşka bir ruh haline taşıyor. İş cinayetinden, kürt meselesine memleketin her türlü kanayan yarasını büyük bir ustalık, derin bir bakışla ele alıyor-Bence yani. Bu vesileyle: Sevgili Ahmet Büke öyküleri, tanıştığımıza çok memnun oldum!
not: karalama 94 de yapılmıştır


*** Maltepe Gülsuyu 'nda uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen genç Hasan Ferit Gedik ve bahsi geçen olayın haberi:
http://www.radikal.com.tr/turkiye/armutluda_gergin_bekleyis_suruyor-1153530

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder